Bir
militan onurunun bilinciyle, bilincini bilekleriyle düzenler, o bir toplumcu
yönetmendir, oturduğu binaya dinamit koyarken de. Güneşin geceyi acımasız bir
kızgınlıkla yaktığını hissettiğiniz gün, siz de bir militansınız ve güneş, bin
yıldır bu toprakların gecelerini kızgınlıkla yakıyor.
Erkeğin
kaburga kemiğinden yaratıp kadına dokunmadığı gibi Tanrı, yazarlar,
dokunmadıkları kelimelerle tanışmak istiyorlar, boşuna. Birbirinin içinden
cansız bir sessizlikle geçip hey ya mola, ruh kazanan kelimeler, artık tek
başına ölemez. Gerisi boşuna uğraştır, bütün kelimeler, karşı yönden gelen iki
yük treni gibi çarpışırlar, lüzumsuz yüzlerce kaza işte. Hiçbir kelime
hazırlıksız değildi, o derinlikte, o hâlde, bu kelimelerin kemiklerini bulmam
lazım.
Mutlu
haberlerim de var, bir çift çorap yıkanmış, katlanmış, öyle duru bir sabunla ki
hiçbir zaman çıldırmayacağız. Bir sigara içsem. Dünyanın yasaları, balkonun
demir parmaklıkları! Yol gösterin, sabaha ne taraftan geçeceğiz. Balkona
çıkmadan, barikat kurmalı bir daha. Betona akıyorum, aşağıya, yerde iki ekşi
erik. Döne, şimdi, derin soğutucusunda yengeç gibi uyuyor olmalı.
Kargalar
açık pencerelerden girer; saat, bilezik, mücevher çalardı. Değerli bir şeydi
çalınan, bunu anlayabiliyor insan ama bir de açık pencerelerden